Devrecar Car Rental
KAPAT

Antalya Tarihi ve Gezilecek Yerler

Yaz tatillerinin vazgeçilmezi olsada, deniz, güneş ve kum üçlüsünden ibaret olmayan Türkiye’nin en renkli ve en turistik noktalarından biri Antalya. Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan şehirde, tarihi ve kültürel gezileri sevenlerin dolu dolu bir tatil yapabileceği antik kentler, müzeler ve tarihi alanlar da bulunuyor. Ilıman iklimi, geniş kumsalları ve masmavi sularıyla Antalya, doğanın birçok mucizesini gözler önüne seriyor. Seyahat amacınız ne olursa olsun Antalya size bundan daha fazlasını vadediyor.

Alanya Kalesi

İtalyan gemicilerin "Satalia" dediği, Türklerin ise "Antalia" ve "Adalia" diye söylediği Antalya Lidya, Pers, Roma gibi büyük uygarlıkların egemenlikleri altında kalmış, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri. Özellikle doğal güzellikleriyle turizm merkezlerimizden biri olan Antalya'da yaz kış devam eden sosyal yaşantı "Kaleiçi" bölgesinde yoğunluk kazanıyor. Antalya kurulurken burçları, kapıları ve sur duvarlarıyla denizden ve karadan gelebilecek tehlikelere karşı, kenti korunaklı kılan "Antalya Kalesi", günümüzde sadece sosyal bir alan olmanın dışında, tarih araştırmacıların, mimarların, arkeologların da ilgilendiği önemli bir tarihi doku. 1671-72 yıllarında Antalya'yı ziyaret eden Evliya Çelebi'nin 'Kentin 4.400 metre uzunluğunda, üzerinde seksen kulenin sivrildiği bir sur tarafından çevrildiğini' yazdığı koskoca Antalya Kalesi'nden bir kaç kule kırıntısı elimizde kaldı. Anlatılanlara göre, bu yüksek surlar 1930 yıllarına kadar Kalekapısı denilen yerden Hadrianus Kapısı'na kadar aralıksız devam edermiş.

Antalya Müzesi

Müzede Anadolu'nun en eski yerleşmesi olan Alt Paleolitik Çağ'dan Roma Devri'ne kadar olan dönemi kapsayan bir koleksiyon ve Anadolu'da Osmanlı kültürünü yansıtan bir etnografya koleksiyonu sergileniyor. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, Antalya'nın İtalyan işgali altında bulunduğu sıralarda bazı İtalyan arkeologları, medeniyet adına olduğunu ileri sürerek, merkez ve yakın çevredeki ören yerlerinde ele geçirdikleri çeşitli arkeolojik değerleri İtalyan Konsolosluğu'na taşıma girişimlerinde bulunmuşlardı. Bu girişimleri durdurmak amacıyla, Sultani öğretmeni olan Süleyman Fikri Bey 1919'da Antalya mutasarrıflığına başvurarak, kendisini fahri Âsâr-ı Âtika memuru tayin ettirmiş ve öncelikle merkezdeki eski eserleri toplayarak Antalya Müzesi'ni kurma yoluna gitmişti. 1922'de Alaeddin Camii'nde kurulan, daha sonra 1972'de bugünkü binasına taşınan Antalya Müzesi 13 teşhir salonu, çocuk bölümü ve açık hava galerilerinden oluşuyor. Sergilenen eserlerin tamamı yöreye aittir. Müzede doğa tarihi ve prehistorya koleksiyonu, tanrı ve imparator heykelleri, mezar kültlerine ait eserler, sikkeler, mozaik ve ikonalar ile etnografya eserleri görülebilir. Müze, 1988 yılında Avrupa Konseyi Özel Ödülü'nü aldı.

Hadrian Kapısı

Surlar içindeki eski Antalya kentinin kapılarından biri de bugün yaygın ismiyle "Üç Kapılar" ya da tarihi adıyla Hadrianus Kapısı. Bir anlamda Antalyada`ki tarihi yapılardan en iyi korunmuşlarından birisi Üç Kapılar. Bir Roma eseri olan bu yapı, M.S.130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yapılmıştır. Zamanla şehir surları kapının dış kısmını kapatmış ve kapı uzun yıllar kullanılmamıştır. Muhtemelen şehri sarmalayan sur Üç Kapıların da önünden geçmiş, bugün Kaleiçi dediğimizi eski kentin bir ucunda belki dışarıya çıkılmayan, çıkılsa bile bugünkü boyutunda "üç" adet kemer büyüklüğünde olmaksızın kalenin dışına açılan bir geçide de klavuzluk etmiştir.

Düden Şelalesi

Düden Şelâlesi Antalya il merkezinin yaklaşık 10 km. kuzeydoğusunda Kepez Şelale Mahallesinde yer alır. Düden şelâlesi, Antalya'yı simgeleyen tabiat güzelliklerindendir. 20 metre yükseklikten dökülür. Ana kaynağı Kırkgöz mevkisidir. Düden Şelalesi Ulaşım: Düden Şelalesi Antalya şehir merkezinden 12,3 km uzaklıktadır. Özel araç ile ulaşım yaklaşık 24 dakika sürmektedir.
Düden Şelalesine toplu taşıma araçları ile ulaşmak için Antalya Belediye otobüslerini kullanabilirsiniz. Özel ulaşım için hemen şelalenin girişinde yer alan Düden Taksi durağından da faydalanabilirsiniz. Belediye otobüsleri ile hem Düden Şelalesine hem de Kurşunlu şelalesine ulaşmak mümkündür. Devrecar Car Rental firmamızdan kiralayağınız araç ile Düden şelalesine ulaşabilirsiniz.

Kurşunlu Şelalesi

Antalya-Mersin karayolunun 15.km. sinden sola dönülerek 7 km. gidilince zengin florası olan, 33 hektar alana sahip, 18 m. yükseklikten dökülen, çam ağaçlarının arasındaki 12.000 kişi/gün kapasiteli şelaleye ulaşılır. 7 adet küçük göletin küçük şelaleciklerle birbirine bağlandığı, 2 km.lik bir kanyon içindeki bu şelale, 1986'da hizmete açılmıştır. Çevresindeki zengin flora ve fauna, burayı doğa yürüyüşü, bitki ve hayvanları gözlemleme gibi eko turizm faaliyetleri açısından öncelikli konumlardan biri haline getirmiştir. Tabiat parkı içinde yürüyüş yaparken tavşan, sincap, ağaçkakan, kaplumbağa ve diğer küçük hayvanlarla karşılaşmak mümkündür. Temiz havası ve büyüleyici manzarasıyla tabiat parkı, birçok ziyaretçiyi günübirlik dinlenme ve piknik için cezbeder.

Manavgat Şelalesi

Türkiye'nin en bilinen en güzel şelalelerinden biri. Şehrin gürültü ve kalabalığından bıktıysanız, yolunuz Antalya'da düşerse görmeniz gereken yerlerden. Antalya'nın en büyük ikinci ilçesi Manavgat'ta bulunan şelale, Manavgat Nehri'nin kuvvetli akıntılarıyla oluşuyor. Yaklaşık 4 metre yüksekliğindeki falezlerden dökülen şelale geniş bir alana yayılmış. Manavgat Şelalesi, muhteşem manzaralarıyla görenleri adeta büyülüyor.

Termessos Antik Kenti

Antalya Korkuteli yolunun 12. km sinde sol tarafta Güllük Dağı Termessos Milli Parkı girişi, sağ tarafta ise Karain Mağarası yolu yer almaktadır. Aynı güzergahtan Antalya'ya dönerseniz dönüş de Güver kanyonu (Güver uçurumu) Tabiat Parkına uğrayabilirsiniz. Milli Parkın girişinde ücret ödenmektedir. Girişte çok güzel düzenlenmiş piknik alanları yer almaktadır. Ücret ödediğiniz gişeden basılı broşür alabilirsiniz. Burada dilerseniz görevlilerin vereceği detaylı bir yerleşim planının resmini telefonunuzla çekebilirsiniz. Buradan itibaren Milli Park asfalt bir yol ile yaklaşık 9 km Güllük Dağı doruklarına tırmanmak gerekiyor. Yolun sonunda varılan noktada tuvalet, geniş bir otopark alanı (ücretsiz), bilgi tabelaları, görevlilerin bulunduğu bina yer almaktadır. Bu kısımda kaya mezarları ile anıtsal bir yapı yer almaktadır. Bu noktadan sonra taşlı bir patikadan yaklaşık 800 metre tırmanarak şehre ulaşılmaktadır. Yukarıda dinlenirken seyredilecek manzaralar çok çarpıcı. Yukarıda en çok ihtiyaç duyulan şey su oluyor. Lütfen boş pet şişeleriniz geri getiriniz. Termessos Pisidia bölgesinin "Milyas" olarak anılan güneybatı bölümünde, bugün "Güllük" adını taşıyan Solymos Dağı'nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu'nun en eski halklarından Luvi'lerin soyundan gelme Solym'ler tarafından kurulmuş önemli bir antik kenttir. Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup, aynı adı taşıyan Milli Park içinde yer alır. Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı; bitki örtüsü ile bölgenin botanik, içlerinde soyu tükenmekte olanların da bulunduğu pek çok hayvanı barındırma özelliği ile de açık hayvanat bahçesi görünümündedir.

Olympos Antik Kenti

Olympos kelimesinin eski Yunanca 'da "ulu dağ" anlamına geldiğine inanılmaktadır. Dünya üzerinde yirmiden fazla dağ ve tepe bu adı taşımaktadır ve bazılarının yakınlarındaki kasaba ve şehirler de bu adı almıştır. Bu tepelerin en ünlüsü, Yunanistan'ın kuzey doğusunda bulunan, eski Yunan tanrılarının evi sayılan, Thessalian tepesidir. Olympos Antik Şehri adını, eskiden Olympos Dağı olarak bilinen Tahtalı dağından alır. Tahtalı Dağı şehrin 10 km kuzeyinde bulunmaktadır ve eteklerinde bugün Yanartaş adıyla bilinen, hiç sönmeyen ateşi barındırır. Olympos, antik Likya medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Şehrin temelleri eski Helenistik dönemde, MÖ. 300 civarında inşa edilmiştir. Büyük İskender'in fetihlerine ilk başladığı yıllarda kış aylarını, Olympos'a komşu bir liman şehri olan Phaselis'te geçirdiği bilinmektedir. Olympus 'un tarihi kayıtlarda izine ilk defa MÖ. 78 yılında, Sicilya'daki Roma Valisi Servilius Vatia'nın zamanın en büyük korsanı Zenicetes'i deniz savaşında yendiği sene rastlanır. Gemilerini Porto Ceneviz ve Sazak'ın gizli limanlarında saklayarak civardaki tüm kıyı şeridini hakimiyeti altına alan Zenicetes, Olympos'u da kendisine kale yapmıştır. Şehir yeniden Roma hakimiyetine geçtikten sonra "ager publicus" (satışa çıkarılmış veya kiralık olarak verilecek Roma mülkü) olarak ilan edilmiştir. Korsanların, Pers tanrısı Mitras için garip kurban törenleri ve gizli ayinler düzenledikleri söylenmektedir. Mitras, o yıllarda doğu ülkelerinin birçoğunda yaygın olarak inanılan Pers mitolojisinde saf ruh ve ışık tanrısıdır. MS. 43 senesinde Likya, Roma İmparatorluğuna katılmıştır. Olympos şehrinin koruyucusu, Yunan Tanrısı Hephaistos için festivaller düzenlenmiştir. İmparator Hadrianus'un MS. 130 senesinde şehri ziyaret ettiği de kayıtlarda yer almaktadır. Olympos, Roma İmparatorluğu Hristiyanlaşma süreci içerisindeyken bir piskoposa ev sahipliği yapmıştır. 3. yüzyıldan itibaren korsanların sürekli olarak şehre saldırmaları sonucu şehrin nüfusu yavaş yavaş azalmış ve şehir eski önemini kaybetmiştir. 11. ve 12. yüzyıllarda şehir Cenevizliler, Venedikliler ve Rodos Şovalyeleri tarafından yeniden inşa edilmiş ve haçlı seferleri sırasında ticaret limanı olarak kullanılmıştır. Olympos şehri, Osmanlı Donanmasının 15. yüzyılda doğu Akdenizi hakimiyeti altına aldığı sıralarda terk edilmiştir. Olimpos, Türkiye'nin güney sahilini kapsayan, Antalya şehrine bağlı Olympos-Bey Dağları Milli Parkının bir bölümünü oluşturmaktadır. Bey Dağları, Toros sıradağlarının batı kanadında bulunur. Karlı tepelerinden aşağıya inildikçe yemyeşil çam ve sedir ağaçları arasından Akdeniz'in turkuaz rengi görülür. Özetle; Olympos bir dönemin en korku salan korsan şehirlerinden biriymiş. Döneminin birçok korsan kumandanının mezarının da bu örenyeri içerisinde bulunduğu düşünülüyor.

Aspendos Antik Kenti

Aspendos veya Belkıs Antalya ili Serik ilçesinde bulunan Belkıs köyünde yer alan anfi tiyatrosuyla meşhur bir antik kenttir. Antalya'nın doğusuna gidilirken 39 km. sonra Serik İlçesi'ne , oradan 7 km sonra da Eurymedon nehrine varılır. Köprüçay (Eurymedon) nehrinin yanında kurulmuş olan Aspendos, muhteşem antik anfi-tiyatrosuyla dünyaca tanınmaktadır. Yunan efsanesine göre, şehir Truva Savaşı'ndan sonra Pamphylia'ya gelen kahraman Mopsos liderliğindeki Argive kolonicileri tarafından kurulmuştur. Aspendos, Serik ilçesinin 8 kilometre doğusunda, Köprüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir. Buradaki Tiyatro M.S. 2. yüzyılda Romalı'lar tarafından inşa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur.

Oymapınar Gölü

Manavgat Çayı üzerinde kurulmuştur. Turkuaz rengi, yeşili sulara sahip Manavgat Çayının Dumanlı kaynağı baraj gölü altında kalmıştır. Oymapınar Bölgesi 2004 yılında Oymapınar Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmiştir. Bu bölgede golf turizmi, sportif amaçlı turizm, doğa turizmi, gençlik turizmi, eko-turizm ve hobi bahçeleri, vb. alternatif turizm türlerinin yapılması amaçlanmıştır. Bugün bölgede jeomorfoloji, botanik, ornito (kuş gözlemi turizmi), dağ bisikleti, jeep safari, agro, eko ve su sporları turizmi olmak üzere 19 farklı alanda turizm yapılmaktadır. Barajda tur tekneleri ile düzenlenen doğayı tanıma, tanıtma turları büyük ilgi görüyor. Oymapınar Barajı Manavgat İlçe Merkezine 22 km, Manavgat Barajı ise 11 km uzaklıktadır.

Altın Beşik Mağarası

Altınbeşik Mağarası, Antalya'nın İbradı (Aydınkent) ilçesinde bulunan enfes bir doğal güzellik. 1994'ten bu yana ülkemizin ilk ve tek mağra milli parkı statüsündeki Altınbeşik Mağarası Milli Parkı içerisinde yer alıyor. Manavgat Çayı, yürüyüş rotaları ve park çevresindeki bakir doğayla, doğa turizmi tutkunlarının ve doğa aşıklarının gözdesi.

Tilkiler Mağarası

Antalya, Manavgat İlçesi Oymapınar Baraj alanında yer almaktadır. Yatay gelişmiş ve aktif bir mağara olup uzunluğu 7 km. dir. İlkbahar aylarında su seviyesi yükselir. Mağara baraj etüdleri sırasında açılan enjeksiyon galerilerinden birinde doğal bir galeriye rastlanması sonucu ortaya çıkarılmıştır. Konglomera içinde gelişmiş olması da mağaraya ayrı bir bilimsel değer kazandırmaktadır.

Dim Çayı

Dim Çayı üzerinde kurulu Dim Barajının hemen altından başlayarak neredeyse Tosmur Beldesi sahiline kadar olan bölgede, çay kenarında çeşitli pinkik alanları, restaurantlar, çay bahçeleri turizme hizmet etmektedir. Sıcak havalarda çayın serin suları üzerine kurulmuş platformlarda oturmak, yemek yemek, çay içmek farklı bir ortam oluşturmaktadır. Bazı restaurantlar kendi yiyeceğiniz alabalığı oltalarla turmanıza izin vermektedir. İsteğe bağlı olarak ızgara ve tava olarak hazırlanan taze balıklar yanında gelen salatalar lezzetleri yanında görsel şölende sunmaktadır. Dim Barajının Alanya merkeze uzaklığı yaklaşık 16 km dir. Sahilde yer alan ana yola ise 9 km uzaklıktadır. Dim Çayının baraj üstünde kalan kısmında rafting yapılmaktadır. Baraja doğru giden yol üzerinde Dim Mağarası yol ayrımı bulunur. Dim Mağarasını ziyaret edip, Dim Çayı vadisini kuşbakışı seyretmek isterseniz bu yolu kullanabilirsiniz.

Dim Mağarası

Dim Mağarası, Türkiye'nin Akdeniz kıyısındaki turizm merkezi Antalya'ya 145 km, Alanya şehir merkezine 11 km. uzaklıkta; Alanya'nın piknik merkezi olan Dim Çayı vadisinin doğu yamacı yakınındadır. Mağara, deniz seviyesinden 232 mt yükseklikte olup, 1691 mt yüksekliğindeki Cebel Reis Dağı'nın batı yamacında yer almaktadır.

Karain Mağarası

Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Karain Alt Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain Alt, Orta ve Üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır. Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalıntılarının yanısıra mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri Anadolu sanatının ilk örnekleridir. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan kalıntıları ile Batı Akdeniz'in eski çevresinin ortaya konmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

Damlataş Mağarası

Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatında kullanılacak taş için ocak açılması sırasında bulunmuştur. Mağara, tarihi Alanya Kalesi'nin batı kıyısındadır. Mağaranın giriş kısmında 50 metrelik bir geçit vardır. Yüksekliği 15 metreyi bulan geçitten sonra silindirik bir boşluğa gelinir. Buradan mağaranın tabanına inilir. Mağara, sarkıtlardan damlamaya devam eden su damlaları nedeniyle Damlataş adını almıştır. Mağara, büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlüdür. Doktor kontrolünde mağarada belli bir süre oturarak 21 günlük tedavi kürü uygulayan hastalar vardır. Mağaranın havası yaz kış değişmez; sıcaklık 22 santigrat derece, rutubet yüzde 95, sabit basınç 760 mm'dir. Mağaranın havasında yüzde 71 azot, yüzde 20,5 oksijen, onbinde 2,5 karbondioksit ve bir miktar radyoaktivite ile iyonlar bulunmaktadır. Türkiye'nin turizme açılan ilk mağarasıdır.

Köprü Çayı

Köprü çay, Isparta Sütçüler yakınlarında Toros dağlarından doğan, dar ve derin kanyonlardan geçerek Serik yakınlarında Akdeniz'e dökülün akarsu. Antik zamanlarda adı Eurymedon'dur. Çay üzerinde iki antik köprü yer alır. Oluk köprü 2. yüzyıl ait olduğu düşünülen Roma yapısıdır.

Köprülü Kanyon

Köprülü Kanyon, Isparta'nın Sütçüler ilçesinde başlayan ve Antalya'da denize dökülen, rafting yapmaya uygun bir Köprüçay'ın vadisi. Rafting yapılabilen bölgenin başlangıcında iki adet de tarihi köprü bulunmaktadir, küçüğü asıl usta tarafından, kemerli büyük köprü ise ustanın kalfası tarafından inşa edilmiştir.

Xanthos Antik Kenti

Kaş'ın en büyük antik kenti olma özelliği taşıyan Xanthos Antik Kenti, Kaş'ta mutlaka görmeniz gereken yerlerden. Fethiye-Kaş karayolunun 70 km.sinde bulun ve Likya uygarlığının en eski yerleşim yeri olan antik kentin geçmişi, M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanıyor. 1840'lı yıllarda antik kentte kazılar yapan İngiliz Fellows'un ortaya çıkardığı birçok eser bugün British Museum'da sergileniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Ksantos'ta kaya mezarları, lahit mezarlar ve Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtları görmeye değer.

Kekova

Kekova, Antalya ilinin Demre ilçesi yakınlarında Kaleköy ve Üçağız açıklarındaki küçük, kayalık bir adadır. Kaynaklara çoğu kez "Kakava" diye geçmiştir. 4.5 km²'lik yüzölçümü olmakla birlikte bu adada kimse yaşamamaktadır. Üzerinde pansiyonlar ve kafeler bulunan adaya teknelerle ulaşım sağlanmaktadır.

Patara Plajı

Patara Plajı, Patara antik kenti yakınında bulunan ve bu bölgedeki en büyük ve güzel plajlardan biridir. Patara kumsalı, çevredeki kumsalların en uzunu ve en görkemlisidir. 12 km uzunluğundaki kumsalın derinliği yer yer 200-300 metreye ulaşır. Kumu incedir. Deniz ise sığdır.

Adrasan Koyu

Adrasan, eski adıyla Çavuşköy, 2 kilometre uzunluğundaki kumsalıyla Kumluca'ya yakın doğal güzelliklere sahip bir yerleşim birimidir. Adrasan, yerli köy halkının turizm yaptığı yerlerden biridir.Koyun çevresi çam ağaçlarıyla örülüdür. Adrasan, bu özelliğiyle bölgenin en huzurlu sahili konumundadır. Adrasan'da hava sıcak yaz aylarında bunaltıcı değildir ve öğlene kadar denizden, öğleden sonra ise karadan esen rüzgarlar sayesinde yazın kavurucu etkisi azalmaktadır.

DEVRECAR CAR RENTAL

INTERNATIONAL

ARAÇ FİLOMUZ

SİZİN TERCİHİNİZ

[email protected]
+90 232 251 23 13
+90 532 318 14 34 / TR
+90 532 235 35 45 / EN
Atif bey mah. Feridun Pözüt cad. No:24/C
Gaziemir-Izmir havalimanı yanı
İzmir / Türkiye
© COPYRIGHT Devrecar 2005 - 2024 Tüm hakları saklıdır.

Kapat